Hayat, bir kararlar bütünüdür. Attığımız her adım, bir önceki kararın yankısı; atmayı düşündüğümüz her adım ise bir sonraki kararın habercisidir. Kimi zaman geçmişin izleriyle şekillenir kararlarımız; kimi zaman da hayalini kurduğumuz geleceğin ihtimaliyle. Ama şu sorunun cevabı hep muğlaktır:
Kararlarımızı geçmiş mi belirler, yoksa gelecek mi?
İnsan, geçmişiyle var olur. Anılar, yaşanmışlıklar, acılar ve sevinçler biriktikçe, kararlarımız da bu birikimlerin yansımaları haline gelir. Geçmişte yaşadığımız bir hayal kırıklığı, bir daha aynı adımı atmamıza engel olabilir. Ya da bir başarı hikâyesi, bizi benzer yolları tekrar denemeye teşvik eder. Bu yönüyle geçmiş, bize hem koruyucu bir rehber, hem de görünmez bir zincir olabilir.
Bir çocukluk travması, bir gençlik hatası ya da bir yetişkinlik pişmanlığı… Tüm bunlar, farkında olmadan bugünkü seçimlerimizin içine sızar. Geçmiş, kendini tekrar ettirme eğilimindedir. Bu bazen bilgelik getirir; bazen de korkunun kıskacında kalmamıza neden olur. Çünkü insan, hatalarından korunmak isterken, gelişimin kapısını da aralamaktan vazgeçebilir.
Gelecek ise henüz yaşanmamış bir ihtimaldir. Belirsizliğiyle korkutur, ama aynı zamanda içinde sonsuz olasılığı barındırır. Gelecek odaklı karar vermek, cesaret ister. Çünkü geçmiş gibi elimizde tutabildiğimiz bir veri yoktur. Hayal kurarız, plan yaparız, hedefler koyarız; ama hepsi ihtimaller düzlemindedir.
Yine de, insanı ileriye taşıyan, umut etmektir. Geleceğe dair kurulan düşler, bugünkü zorlukların üstesinden gelme gücünü verir. Gelecek odaklı karar veren insan, bugünkü konfor alanını terk etmeye razı gelir. Risk alır, değişir ve dönüşür. Ama bunun bedeli, belirsizliği kucaklamak ve bazen de düşmeyi göze almaktır.
Sağlıklı kararlar, geçmişin birikimiyle geleceğin vizyonu arasında kurulan dengede şekillenir. Ne yalnızca geçmişin tortusuna saplanmak doğrudur, ne de geleceğin hayaliyle gerçeklerden kopmak. Hafıza, bize neyi neden yaşadığımızı hatırlatırken; umut, neden yaşamak istediğimizi sorar.
Bazen geçmişin öğrettiğiyle geleceğin çağırdığı çatışır. İşte karar verme anı tam da buradadır: Ya geçmişin korkularına teslim oluruz ya da geleceğin ihtimallerine yürürüz. Her iki durumda da karar, kim olduğumuzu ve kim olmak istediğimizi gösterir.
Bu mesele yalnızca bireyin iç dünyasında değil; yöneticilerin, liderlerin ve toplumların kararlarında da kendini gösterir. Geçmişe tutunan kurumlar, değişimi reddeder ve zamanla çağın gerisinde kalır. Oysa geleceği gözeterek karar alan liderler, dönüşümü yönetebilir.
Bir ülke, geçmiş travmalarına sıkı sıkıya bağlı kaldıkça ilerleyemez; ama geçmişi unutarak da yönünü kaybedebilir. Toplumsal hafıza ile gelecek vizyonu arasında kurulan denge, toplumsal kararların başarısını belirler.
Sevgiyle kalın.
İyi hafta sonları.