Sabah trafiği, iş yükü, geç kalanlar, anlayışsız insanlar, yavaş internet, bitmeyen sorumluluklar… Günlük hayatta karşımıza çıkan pek çok şey, şikayet etmek için birer fırsat gibi duruyor. Bazen haklıyız da. Ama gerçekten merak ediyorum: Şikayet etmeden yaşamak mümkün mü?
Aslında şikâyet etmek çoğu zaman içsel bir rahatlama yolu. Bir şeyin canımızı sıktığını söyleyince hafifliyoruz. Ancak bu durum alışkanlık haline geldiğinde bir tür “duygusal boşaltım bağımlılığına” dönüşebiliyor. Ve ne yazık ki fark etmeden hayatın güzel yanlarını gölgede bırakıyoruz.
Sürekli şikayet etmek zamanla zihni negatif bir çerçevede çalışmaya iter. Bu da hem kendi enerjimizi tüketir hem de çevremize yaydığımız duyguyu olumsuzlaştırır. Unutma, enerji bulaşıcıdır. Şikayet eden bir grup insanla vakit geçirdiğinde sen de bir anda her şeyden şikayet eder halde bulabilirsin kendini.
Bu yazıyı yazarken kendi günümdeki şikayetleri fark etmeye çalıştım. Çoğunun çözümü vardı ama ben sadece söyleyip geçmeyi seçmişim. Bir şeyi değiştirebiliyorsam harekete geçmem, değiştiremiyorsam da kabullenip bırakmam gerekiyor.
Belki de anahtar burada saklı: Kabul etmek ya da sorumluluk almak.
Bir günlüğüne kendimize şu sözü versek: “Bugün hiçbir şeyden şikayet etmeyeceğim.”
Birisi gecikti mi? “Demek yoğun bir gün geçirmiş.”
İşler yolunda gitmedi mi? “Bu da geçecek.”
Göreceksin, bu yaklaşım günün sonunda seni hafifletecek. Çünkü şikayet, yük gibi omuzlarımıza binerken; kabullenme ve çözüm odaklılık bizi özgürleştiriyor.
Sevgiyle kalın.