Sessizlik Neler Söyler 

Sabah, sessizce kapımı çaldı. Perdenin aralığından süzülen ışık, “hadi” der gibi yüzüme dokundu. Hafta içi alarma karşı yarışan bedenim, bugün sessizliğe uyanıyor. Pazar günleri böyle… Kimse acele etmiyor. Zamanın eli biraz daha nazikçe tutuyor insanın elini.

Kahvemi alıp pencere kenarına geçiyorum. Sokakta bir huzur hali… Ayakkabı sesleri azalmış, motor gürültüsü yok denecek kadar az. Yalnızca bir çocuğun uzaktan gelen kahkahası, hayatın hala dışarıda aktığını hatırlatıyor bana.

Pazar, şehrin nabzının yavaşladığı, kalbin biraz daha içeride attığı gün.

Bugün hiçbir şey yapmak zorunda değilim. Ama içimde hafif bir yük var yine de… Belki geçip giden haftanın izleri, belki de gelmekte olan pazartesinin gölgesi. Pazar günü bazen bir ara durak, bazen de bir vedadır. İnsan bazen bu günü yaşarken hem geçmişle hem gelecekle konuşur gibi olur.

“Bu hafta kendime yeterince iyi davrandım mı?

“Unuttuğum ne kaldı içimde?”

“Yarın sabah yine aynı telaşa uyanmaya hazır mıyım?”

Kendime bu soruları sorarken, dışarıdan fırından yeni çıkmış ekmek kokusu geliyor. Bir komşunun kapısı kapanıyor yavaşça. Bir yerlerde kahvaltı sofrası kuruluyor. Pazar, küçük ritüellerin büyük huzur verdiği gün.

Her şeyin yavaşladığı bir zamanda, düşünceler daha net duyuluyor. Hatta en gürültüsüz haliyle içimiz konuşmaya başlıyor.

“Nasılsın?” diyor iç sesim.

“Gerçekten iyi misin, yoksa sadece alışkın mısın bu tempoya?”

Bazen kendimizi bile unuturuz. Oysa pazar günleri, kendimizi yeniden hatırlamak için yaratılmış gibidir. Kitap okurken uyuyakaldığımız, müziği arka fonda bırakıp dalıp gittiğimiz, eski bir defteri açıp birkaç cümle karaladığımız günler… Zihnin toparlandığı, kalbin biraz dinlendiği anlar…

Öğleden sonra güneş, duvar boyunca sürünerek içeri giriyor. O altın rengi ışık, koltuğun kenarına vuruyor. Zaman hala ağır ama yumuşak. Akşama doğru tanıdık bir hüzün yerini alıyor. O sessiz geçiş… Günün bitişiyle haftanın başlangıcının birbirine karıştığı an.

Ama bu da pazarın bir parçası. Güzel bir hüznü vardır bu günün. Vedaların da, durmanın da, yeniden başlamanın da günü…

Bir fincan çayla son saatleri karşılıyorum. Belki biraz yazı yazarım, belki sadece susarım. Çünkü bazen, en çok pazar günleri susarak anlatır insan kendini.

Sevgiyle kalın. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir