Ortadoğu Alev Alev

İsrail ile İran arasındaki gerilim uzun yıllara dayansa da, son haftalarda bu kriz doğrudan çatışma seviyesine ulaştı. Özellikle İran’ın nükleer faaliyetleri ve İsrail’in Suriye, Lübnan gibi ülkelerde İran bağlantılı hedeflere yaptığı saldırılar, bu gerginliği sürekli diri tuttu.


İki hafta önce başlayan doğrudan saldırı alışverişi, bölgedeki diğer aktörleri de alarma geçirdi. İran’ın doğrudan İsrail topraklarına yönelik füze ve İHA saldırısı, İsrail’in ise buna misilleme olarak İran’ın bazı askeri tesislerini hedef alması, durumu ciddi bir bölgesel savaş riskine taşıdı.


2025 Ocak ayında yeniden başkanlık görevine başlayan Donald Trump, ilk dış politika krizini İsrail-İran hattında yaşadı. Önce izleyici konumunda kalan ABD, daha sonra birkaç savaş uçağı ile İran’daki sınırlı hedefleri vurdu. Bu saldırılar doğrudan büyük bir yıkım yaratmadı ancak güçlü bir mesaj içeriyordu: “ABD, daha fazla tırmanma istemiyor.”


Hemen ardından yapılan açıklamayla Trump yönetimi, İsrail ve İran’ın ateşkes için dolaylı biçimde anlaştığını duyurdu. Beyaz Saray’dan gelen “çatışmalar sona erdi” açıklaması, uluslararası arenada kısmen rahatlama yarattı.


Uzmanlara göre bu, bir savaşın sona ermesinden çok, “şimdilik durdurulması” anlamına geliyor. Çünkü:


• İran’ın bölgedeki vekil unsurları hala aktif.
• İsrail’in güvenlik politikası saldırgan çizgisini koruyor.
• Nükleer faaliyetler ve bölgesel nüfuz mücadelesi devam ediyor.


Yani sorunlar çözülmedi, sadece bir süreliğine ertelendi.


Bu çatışma sürecinden Körfez ülkeleri, Lübnan, Suriye ve dolaylı olarak Türkiye de etkilendi. Özellikle enerji piyasalarındaki dalgalanma ve güvenlik riskleri, tüm bölge ekonomileri üzerinde baskı yarattı. Türkiye ise diplomatik olarak denge politikası izleyerek, çatışmanın daha da yayılmaması yönünde çağrılarda bulundu.


İsrail-İran gerilimi bir kez daha gösterdi ki Ortadoğu’da barış, sadece silahların susmasıyla sağlanmıyor. ABD’nin sınırlı müdahalesiyle geçici bir sakinlik sağlanmış olabilir, ancak bu sakinlik, fırtına öncesi sessizlikten ibaret olabilir. Gerçek çözüm, tarafların köklü sorunlara yönelik samimi ve sürdürülebilir adımlar atmasından geçiyor.


Ancak şu da çok net:
Yaramaz çocuğun elindeki çakmak, Ortadoğu’nun barut fıçısına tutulmuş gibi.
Ve bu barutun ne zaman patlayacağı, artık sadece bölge halklarının değil, tüm dünyanın meselesi.

Güzel bir gün dilerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir