Küçük bir an, büyük bir derstir bazen.
Kimsenin durup anlamadığı, üzerine konuşmadığı…
Ama senin içini sessizce yakan bir gerçektir.
O anla birlikte fark edersin:
Artık bazı şeyleri aynı yerden göremezsin.
Aynı insanlara aynı güveni duyamazsın.
Aynı cümleleri aynı samimiyetle kuramazsın.
Çünkü o küçük an, sende büyük bir kopuş yaratmıştır.
Belki sadece bir söz.
Belki bir suskunluk.
Belki de bir başkasının yokluğu…
Ama o anla birlikte içindeki “eski sen” kapanmıştır.
O ana kadar sabretmişsindir.
Beklemişsindir.
İdare etmişsindir.
Kendini avutmuşsundur.
Belki de “ben büyütüyorumdur” diye susmuşsundur.
Ama o küçücük an gelir ve artık kendine bile yalan söyleyemez hale gelirsin.
İşte tam orası, değişimin başladığı yerdir.
Sessizce bir devrim olur içinde.
Bağlar kopmaz belki hemen ama güven çözülür, inanç dağılır, masumiyet gölgelenir.
Ve sen, farkında olmadan başka birine dönüşmeye başlarsın…
O küçük an seni yalnızlaştırır belki.
Çünkü artık eskisi gibi kalabalıkların içinde gülümseyemezsin.
Her şeyin üzerine sünger çekemezsin.
Yutkunamazsın. Katlanamazsın.
Ama bu yalnızlık, bir çöküş değil… bir uyanıştır.
Çünkü artık herkesle değil, sadece hak edenlerle kalmak istersin.
Çünkü kalabalıkta değil, kendinde çoğalmak istersin.
Daha suskun olursun.
Artık her şeyi anlatmak istemezsin.
Ama iç sesin güçlenmiştir.
Kendini ilk kez duymaya başlarsın.
Bazı insanlar seni bırakır.
Bazı hayaller senden kopar.
Bazı gerçekler gözünün içine bakar.
Ve sen ilk kez:
“Ben şimdi ne istiyorum?” diye sorarsın.
Kırık bir aynada gördüğün parçalanmış halin, sana bütünü gösterir.
O küçük an, her şeyin bittiği yer değil…
Kendinle tanıştığın yerdir.
Gerçekle kalın.