Hayatın içinde hepimiz zaman zaman farklı insanlarla yollarımızı kesiştiriyoruz. Bu insanların bazıları motive eder, bazıları ilham verir, bazıları da ne yazık ki kendi iç dünyalarının karanlığını başkalarına yansıtır. Özellikle iş ve sosyal hayatta karşımıza çıkan “takıntı sahipleri”, çoğu zaman kendi yetersizliklerinin gölgesinde, başkalarının başarılarını hedef alırlar. Aslında mesele sizde değil; mesele onların taşıyamadığı yüklerdedir.
İş hayatında başarılı olmak, herkesin kaldırabileceği bir ağırlık değildir. Bazı insanlar sorumluluk alır, üretir, yenilik getirir; bazıları ise üretmek yerine üretenden rahatsız olur. Çünkü yapamadıkları, yapmaya cesaret edemedikleri veya kapasite olarak erişemedikleri her başarı, onlarda bir “takıntı” oluşturur. Bu takıntı zamanla sessiz bir kıskançlığa, ardından da başarının arkasından konuşmaya dönüşür. İşini iyi yapan birinin en çok eleştirildiği yer genellikle kendi çalıştığı ortamlardır. Çünkü başarılı olan kişi bir ayna gibi diğerlerinin eksiklerini ortaya çıkarır.
Sosyal hayatta da durum farklı değildir. İnsanın içindeki yetersizlik duygusu nerede olursa olsun dışarıya benzer şekilde çıkar. Biri hayatında güzel şeyler yaşadığında, sağlam ilişkiler kurduğunda, düzenli bir hayat sürdürdüğünde veya toplum tarafından takdir edildiğinde, bazı kişiler bunu sindiremez. Çünkü kendi iç huzuru eksik olan, kendi emeğine güvenmeyen, kendi yolunu bulamayan insan, başkasının yolunu konuşmaya başlar. Başarıya takılır, mutluluğa takılır, hatta bazen sırf siz olduğunuz için bile takılır.
İnsanlar üç temel sebeple bir başkasının arkasından konuşur:
1- Sizin seviyenize ulaşamadıklarında.
Siz ilerledikçe, onlar yerinde saydıkça içlerinde bir rahatsızlık büyür. Kendi çabalarıyla yükselemedikleri seviyeye, başkasının çıkması onları rahatsız eder.
2- Sizde olanlara sahip olamadıklarında.
Bu bazen başarıdır, bazen huzur, bazen çevre, bazen de kişisel duruş. Sahip olamadıkları şeyi yıkmaya çalışmak, elde etmeye çalışmaktan daha kolaydır.
3- Sizi taklit etmeye çalışıp başaramadıklarında.
Hayatta birçok kişi başkasını örnek alır ama bunu kendi tarzına dönüştüremez. Taklit ettikçe eksik kalırlar. Eksik kaldıkça da kendinde olmayanı kötüleyerek rahatlamaya çalışırlar.
Sonuç olarak, takıntı sahibi insanlar aslında kendileriyle kavgalıdır. Sizle uğraşmaları, sizinle ilgili konuşmaları, sizi takip etmeleri bir rastlantı değil; kendi boşluklarından taşıp dışarıya sızan bir iç hesaplaşmadır. Siz işinize odaklandıkça, onlar konuşur. Siz üretmeye devam ettikçe, onlar yorum yapar. Siz büyüdükçe, onların takıntısı da büyür.
Ama unutmayın: Konuşulan sizseniz, yürüdüğünüz yol doğrudur. Çünkü kimse, geride kalana değil; ileride olana takılır.
Sevgiyle kalın.
