Gündeme Dair – 3 Dakikalık Okuma

Moody’s Türkiye’nin kredi notunu 2 kademe yükseltti

Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu 2 kademe yükselterek “B3″ten “B1″e çekti, kredi notu görünümünü “pozitif” olarak korudu.

Bu haberin görünen yüzü ve aslında güzel olan tarafı. Şimdi uzun uzadıya bir iktisat mezunu olarak yorumlarımı yazabilirdim. Genelde not artırım veya azaltımlarında yorumlarımı da yazarım, lakin bu sefer bu not artırımını şöyle yüzeysel kaleme alıp beraberinde bir iki kelam iletmek istediklerim var. 

Ana hatlarıyla bu not artırımı ile kredi notumuzun B3’den B1’e yükselmesi , Mart ayındaki Fitch Ratings’in ülkemiz kredi notunu B’den B+’ ya ve not görünümünü durağandan pozitife çıkarması, hemen sonrasında Mayıs ayında S&P derecelendirme kuruluşunun ülke kredi notumuzu B’den B+’ya çıkarması harika gelişmeler. 

Kredi notunun yükselmesi ekonomide temel yapının iyileşmesine, kararlı uygulanan politikalara bağlanıyor. 

Ben enflasyon bu yıl şöyle, 2025 yılında da uzmanlar şunu bekliyorda demek istemiyorum. Çünkü enflasyonu belirleyen ölçümlemelerin doğruyu yansıtmadığını, halkın hissettiği enflasyonla açıklanan enflasyonun farklı olduğunu iddia ediyorum. 

Elbette bu not artırımlarını iyiye yormak lazım lakin iletmek istediklerim farklı.

1- Daha 3 yıl öncesinde kredi derecelendirme kuruluşları ekonomi yanlış yönetilirken, üst üste ülke kredi notumuzu düşürüp, not görünümlerini negatif olarak açıkladıklarında, “ kredi derecelendirme kuruluşları kendi işine baksın, siz kimsiniz “ denmiyor muydu? 

Değişen ne oldu da, dünden beri bütün ekonomi yönetimi bu başarı bizim, doğru politikalar sayesinde çığlıkları ile yeri göğü inletiyorlar. 

Şimdi kredi derecelendirme kuruluşlarını takmalı mıyız, takmamalı mıyız? 

2- Sırf not görünümü uğruna halkı bu kadar baskılamak, alım gücünü bu denli zorlamak, artan vergilendirme rejimi ve birbirini takip eden zamlarla insanların nefesini kesmek ne kadar doğru?

3- Bu ekonomi anlayışı ve baskılama ile bu gemi karaya yanaşacak yakıtı bulabilir mi? Bu güverte su alalı çok oldu. Gemi batmadan suyu tahliye etmek için sanki tam sırası, geç kalmak üzere değil miyiz? 

4- Son bir sözümde haftalardır gündemde olan hayvanların uyutulma mevzusu üzerine.

En’âm Sûresi 38. ayet der ki: “Yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi birer topluluktur.”

Hayvanlar da tıpkı bizler gibi yeryüzünün sakinleridir. Onların da yaşama, korunma, barınma gibi temel hakları olduğunu unutmayalım. Varlık âlemine sevgi, şefkat ve ibret nazarıyla bakalım. Hiçbir canlıyı incitmeyelim. 

Kuranı Kerim’de diyor ki, öldürme, yaşama hakkını elinden alma. 

Bu işin çözümü bu değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Gelin bu yanlıştan dönün. 

Daha dün yaşanan depremde de insanları bulmak için o canlılara ihtiyaç duydunuz, sürünün başında da o canlıya ihtiyacınız vardı.

Herkese güzel bir gün diliyorum. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir