Herkes Mükemmel, Hata Yapan Yok 

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı’nın sınav sorularının sızdırılmış olabileceği soruları üzerine, iddialara verdiği yanıt, yalnızca eğitim sistemini değil, aslında çok daha geniş bir meseleyi düşündürdü. 

Bu ülkede kimse hata yapmıyor.

Evet, tam olarak bu. Hata yapan yok. Hatalı olan hep “öteki”. Suçlu, hep “karşı taraf”. Eleştiriyi yapan kim olursa olsun ya art niyetlidir, ya kıskanç, ya da başka bir planın parçasıdır.

Bakanlık düzeyinde bile bir sorun gündeme geldiğinde ilk refleks, sorunu kabul edip çözüm yolları aramak değil. Önce savunma, sonra karşı saldırı. Veya tam tersi durum. Yani buradan nemalanmaya çalışan karşı bir taraf. Gündem hemen değişir, eleştiren hedef gösterilir, mesele kişiselleştirilir… Ve sistemin içindeki gerçek sorun bir kez daha halının altına süpürülür.

Peki bu sadece siyasetçilerde mi var? Elbette hayır. Bu davranış biçimi, neredeyse toplumun her katmanına sirayet etmiş durumda. Bir yöneticiyi eleştirirken, biz kendi yöneticilik anlayışımızı sorguluyor muyuz? Öğrenci sınav sisteminden şikayet ederken, biz evde çocuklarımızı yarış atı gibi yetiştirmiyor muyuz? Öğretmeni suçlarken, okul veli toplantısına bile gitmeyen anne-babalar olduğumuzu hatırlıyor muyuz?

Kimse kendine aynayı tutmuyor. Herkes haklı. Herkes kusursuz. Herkes “zaten en iyisini biliyor.”

Bir toplumda ilerleme varsa, bu önce hatayla yüzleşmeyle başlar. Hatalar konuşulmadığında, sorunlar yerinde sayar. Ama biz, “yanlış yaptım” demeyi zayıflık, hatta itibar kaybı sayıyoruz. Bu yüzden hatayı kabul etmek yerine karşıyı itibarsızlaştırıyoruz. 

“Benim bir sorumluluğum yok, suç tamamen karşıda!” demek belki kısa vadede rahatlatıyor. Ama uzun vadede toplumun güvenini, umudunu ve inancını yıpratıyor.

Bu ülkede herkes bir diğerini yargılıyor ama kimse kendine dönüp bakmıyor. Sosyal medyada en çok sesi çıkanlar, çoğu zaman kendi hayatında en çok sorumluluktan kaçanlar. Herkes herkese ders veriyor, ama kimse kendi sınavına çalışmıyor.

“Bu ülke neden bu halde?” sorusunu sormadan önce, “Ben bu ülkenin hangi parçasıyım?” diye sormamız gerekiyor.

Sevgiyle kalın. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir