Başkalarının Senaryosunda Figüran Olma

Hayat, çoğu zaman bir tiyatro sahnesine benzetilir. Kimimiz başrol oynar, kimimiz ise kendimizi farkında olmadan figüran rolünde buluruz.
Asıl mesele şudur, oynadığımız rol bize mi ait, yoksa başkalarının yazdığı bir senaryonun küçük bir parçası mıyız?

Çocukluktan itibaren ailemiz, öğretmenlerimiz, toplumun değerleri ve çevremiz bize nasıl yaşamamız gerektiğini fısıldar. Hangi okulu seçmemiz gerektiğini, hangi mesleğin “güvenli” olduğunu, nasıl biriyle evlenmemizin uygun olacağını söyler. Bu yönlendirmeler bazen yol gösterici olsa da çoğu zaman bizi kendi hayallerimizden uzaklaştırır. Farkına varmadan başkalarının kurguladığı sahnede, onların beklentilerine uygun bir rolü oynamaya başlarız.

Oysa hayat tek bir defa sahnelenir. Tekrarı yoktur. Başkalarının senaryosunda figüran olmayı seçmek, kendi hikayemizin başrolünü kaybetmek demektir.

Kendi yolunu çizmek cesaret ister. Çünkü toplumun beklentilerine karşı çıkmak, güvenli limandan ayrılmak kolay değildir. Ancak gerçek tatmin, kendi seçimlerini yapmaktan ve kendi yazdığın senaryoda yaşamaktan gelir. Başarı da mutluluk da dışarıdan onay aramakla değil, içten gelen bir “doğru yolda yürüyorum” duygusuyla ortaya çıkar.

Unutma: Başkalarının yazdığı senaryoda ne kadar iyi oynarsan oyna, sonunda alkışlar sana değil, o senaryonun yazarına aittir.

Hayatın sahnesinde kendin için yaz, kendin için oyna. Başrolünü kimseye bırakma.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir