Gerekli mi?
Eğer bunu kendinize sormazsanız, zihniniz kendince kullandığı kelimeleri harcamak için bekleyip gerekli gereksiz ayrımı yapmadan çalışacaktır.
Konuşmadan önce, söyleyeceğiniz şeyin gereği olup olmadığını düşünmek, son zamanlarda benim hayatımı kurtaran bir tutum oldu. (Meğer karşı taraf için gerekli olmayan ne çok şey söylüyormuşum.) İçime atmıyorum, söylemezlik yapmıyorum, geri çekilmiş olmuyorum, sadece düşünüyorum: Bunu söylememe gerek var mı?
Eğer gereği olduğunu düşünüyorsam, sıradaki maddeye geçiyorum.
Gerçek mi?
Eğer söyleyeceğim şey gerçek ise, bu karşımdakinin de görebileceği kadar net mi? Yoksa sadece kendi, yani öznel gerçeklerimle mi hareket ediyorum? Söyleyeceklerim ve vereceğim mesaj, dışarıdan başka biri baktığında da tasdik edilebilecek bir gerçeklik mi, yoksa söyleyeceklerimin başına ‘bana göre’ mi eklemek zorundayım?
Söyleyeceklerim karşımdakini kırar mı?
Öyle diyaloglara şahit oluyorum ki; konuşan, zücaciye dükkânına girmiş ve kontrolünü kaybetmiş gibi konuşuyor. Bir diyalog gerçekleşmediği gibi sadece karşı taraf içini döküyor. Ve hiç düşünmediği bir şey var; bu sözlerim acaba karşımdakini nasıl etkileyecek?
Sessizliği bozmaya değer mi?
Bizde esas olan konuşmaktır. Böylece sadece kendimizi göstermez, varlık sebebimizi de karşı tarafa doğrulatırız. İşin kötü yanı, konuşuyor olmanın bizde ihtiyaç değil neredeyse gereklilik haline dönüşmüş olması. Daha da kötüsü bunun farkında olmamak. Her yerde bir gürültü var.
Kafelerde ve restoranlarda gerekli gereksiz müzik çalıyor. Onu geçtim, sokaklarda bile. Çünkü sessizliğe tahammülümüz kalmadığı gibi, sessizlikten de korkar hale geldik.
Kaçımızın evinde hiç seyretmesek dahi TV açık? Veya dinlemediğimiz halde arka planda bir müzik var? Anlatmaya çalıştığım şey işte bu. Sessiz kalmak dinginliğin olmazsa olmaz parçası. Sessizlik ise en değerli armağan.
O halde ne yapıyoruz?
İki dinle bir konuş.
Mutlu geceler
Lütfen konuşmadan önce DÜŞÜN!
